Kasabamızın Tarihçesi

Düzağaç tarihi bugün bilindiği kadarıyla 875 yıl öncesine dayanan konar göçer yerleşimlere tanık olmuş bir merkezmiş. Höyükçayırı, kırkpınar ve Ürmük Çeşme mevkiinde eski yerleşim kalıntılarına rastlanmıştır.

Roma İmparatorluğu döneminde fazla bir eser olmamasına rağmen bazı köylülerin yaptığı kazılarda buldukları bakır nişanların Roma dönemine ait olduğu Afyon müzesince doğrulanmıştır. Türkler’in yöreye ilk gelişi ise Miryakefalon Savaşı’ndan sonra Melikşah komutasındaki Selçuklu ordusunun buralara ulaşmasıyla olmuştur. Haçlı Seferleri sırasında tüm ülkeyle birlikte bu topraklarda istilaya maruz kalmıştır.

Selçukluların yıkılmasından sonra Anadolu da ortaya çıkan otorite boşluğunda yöredeki az sayıdaki yerleşim alanlarına eşkiya çeteleri saldırıda bulunmuştur. Bu yüzden halk zaman zaman bu toprakları ter etmiş, düzen sağlandığında ise geri dönmüştür.

Beylikler döneminde ise Germiyanoğulları beyliğinin egemenliği altında kalmıştır. Osmanlı’ya katılımı Germiyanoğlu Beyi’nin kızının Osmanlı’ya gelin oluşunda nişan hediyesi olarak verilmesiyle olmuştur.

Ankara Savaşı’ndan sonra Timur istilasına uğrayan Anadolu da bu istilaya uğramayan şanslı yörelerden birisi olmuştur. Osmanlı’dan kalma bir hamam ve bir camii olduğu söyleniyorsa da bunlar bugün ayakta değillerdir. Osmanlı dan kalma az sayıda eserlerden biri de 16 adet medresedir. Ancak temelleri dahi son zamanlarda yapılan istimlak çalışmalarıyla yok olmuştur. Ayrıca kasaba da Osmanlı dan kalma 100 yıllık bir ev bulunmaktadır. Diğerlerinin çoğu yıkılmış olup Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan evlerde aşağı yukarı bu tarzdadır. Yani 50-60 yıllık evler kasaba da çokça karşımıza çıkar. Bu günkü yapı tekniğine uygun evler yeni yeni yapılmaktır.

Yörede Kurtuluş Savaşı yıllarına baktığımızda Mondros mütarekesinden sonra işgal devletlerinden Yunanlılar buralara gelmişlerdir. Yaklaşık 1,5 yıl yöreyi işgal altında tutmuşlardır.

Büyük Taarruz esnasında Çiğiltepe’den başlayan ordunun hareketi kasabaya doğru ilerlemiş ancak asker, Yunanlı’nın kaçış yolunu köyün iki çevresine verdirmeyi başarmıştır. Bu yüzden Yunanlar kaçarken kasabaya zarar verememiştir.

Savaş sonrası Cumhuriyetin ilk yıllarında yörede büyük kıtlık yaşanmıştır. Tarlaya ekecek tohum dahi bulamayan köylüler, Yunan askerlerinin köydeki hayvanları da götürmesiyle yiyecek sıkıntısı çekmiştir.